90 Milyar Dolar Miras Kalsın İster Miydiniz?
Yakın zamanda dünyanın uzun yıllar en zengin insanı olan Bil Gates’in servetini miras olarak çocuklarına bırakmayacağını öğrendim.
Haberde diyor ki: “Çocuklarına servet bırakmayacağını belirten Gates, böylece çocuklarının kendi yollarını çizeceğini ve bir kariyerlerinin olacağını söyledi.”
Bu haberin detayını burada okuyabilirsiniz…
Bu benim her zaman savunduğum ve doğru olduğunu söylediğim bir konudur. Yani anne ve babanın hayatıyla neleri yapıp ettikleri ve bunun sonuçları kendilerini ilgilendirir. Yaşamlarında edindikleri mallar ve servet de kendi başarılarıdır. Dolayısıyla miras olarak çocuklarına bıraktıklarında bu servet potansiyel olarak problem yaratacaktır.
Elbette çocuklarını doğru prensiplerle ve bilinçle yetiştirmiş ebeveynler için bu problem gerçekleşmeyebilir. Servet bir şekilde doğru yerde kullanılabilir çocuklarınca. Bu son derece ender gerçekleşen bir şeydir. Bunun sebebi sistemik olarak insan vicdanının hak etmediği bir şeyi kabullenmemesidir.
Kabullenecek olursa da, o servetin edinilirken ödenmiş yahut ödenmemiş tüm bedellerini de miras almak zorunda olması bunun ağırlığını da beraberinde getirmektedir. Sadece parayı yahut serveti değil onun için çekilen tüm acıları ve yaşanmış zorlukların psikolojik yükü de miras alınır.
Her iki olasılığın da sonucunda bedelleri vardır:
Miras alındığında kişi büyük ihtimal onu çarçur edecektir. Hak etmemiş olunan bir para kolayca harcanır. Ailede diyelim on kişi varsa ve dokuzu o serveti doğru yönde kullanıyor bile olsa tek bir aile üyesi tüm ailenin servetini yaptığı yahut yapmadığı şeylerle kısa sürede yok edebilir… Bunun yüzlerce örneği mevcuttur.
Diğer durumda ise alınan miras için mirası veren aile üyesi değil başkaları acı çekmiş ve onların kayıpları ve acıları bu servete dönüşmüşse bu daha da zor ve ağır bir kader yaratacaktır. Kişi gelen mirasla birlikte muhtemelen hastalıklar, belalar, sıkıntılar ve en nihayetinde gelen para ve servetten hiç hayır görmeksizin acı çekeceklerdir.
Bil Gates haberde bir başka bir şey daha diyor: Gates, servetini çocuklarına bırakmak yerine maddi olarak daha az şanslı olan insanlara yardım edeceğini söyledi.
Evet, olması gereken kesinlikle bu olmalı!
Ancak o zaman hayat ileri doğru ilerleyebilir. Çünkü birisinin çocuğu olmak dışında herhangi bir meziyeti olmayan birisinin koskoca bir serveti yönetmesi nasıl mümkün olabilir? Onu yaratan bilince sahip olmadan o bilincin yarattığı gücü ve kaynağı kontrol edip sahip olmak haksızlığı ve adaletsizliği en son raddeye çıkacak şekilde ilerletmek dışında neye yarar?
Hayattaki dengesizlikleri gidermenin yolu o haksızlıklara sebep olanların yarattıkları dengesizlikleri bir sonraki kuşağa aktarmasından değil bunu düzeltmek için kullamak olmalı.
Yasalar değişecek olsa ve bana miras konusunda nasıl bir düzenleme olması gerekir deseler söyleyeceğim şey servetin %90’ını sadece vakıflara bırakabilmenin mecburi olmasıdır derdim. Ancak elbette vakıfların da saf bir şekilde kamu yararına işler yapıyor olması sağlanmalıdır.
Bil Gates doğru ve merhametli bir şey yapıyor. Bu kadar büyük bir serveti, 90-100 milyar dolar serveti 30 yaşında bir kadına ya da adama bırakıp onların böyle bir şey altında ezilmesine izin vermiyor. Bunu yapabilmesinin sebeplerinden birisi ABD’deki miras kanunlarının tamamıyla sistemik prensiplere uygun olmasından kaynaklanıyor. Çünkü ABD’de isteyen kişi servetini “yasal varislerine” değil istediği herhangi bir kimseye bırakabiliyor.
Kısaca, yarattığı servetini sadece kendi takdir ettiği kişilere ve istediği oranda vasiyet edebiliyor.
Bu özgürlük bizim kanunlarımızda tam olarak mevcut değil. Bir çocuk annesini-babasını yahut kardeşlerini mahkemeye verip sanki doğuştan herhangi bir hakkı varmış gibi yahut bu hak doğal bir şekilde ona aitmiş gibi talepte bulunabiliyor.
Bu prensip olarak doğru değildir. Bir insanın doğal hakkı aile sistemine ait olma hakkıdır. Aile sistemine ait olmak demek varoluşsal temelde insanın aile sistemindeki yerinin kimse tarafından ondan alınamayacağıyla sınırlıdır. Doğal olan daha doğrusu varoluşsal olarak aktarılan hak bundan ibarettir. Bir kimse bir aileye ait olma onurunu savunabilir. Ancak babasından bir şey talep edemez, annesinden bir şey talep edemez. baba yahut anne çocuğa ne verip vermeyeceğine kendileri karar vermelidir.
Çocuk kendine verilene, takdir edilene rıza gösterdiği oranda huzur ve kutsama almış olur. Ve buna karşı geldiği an ilahi prensiplere hadi öyle demeyelim, sistemik prensiplerle çelişkiye düşer. Bir kimse anne babasından aldığı daha doğrusu onların vermeyi takdir ettiği şeyleri koşulsuzca ve sorgulamadan aldığında ancak huzur bulacak ve güçlü olacaktır.
Bu nedenlerden bizim yasalarımız sistemik düzeni bozabilecek ve daha en baştan herkesin yerinin kanunca belirlendiği bir düzeni dayatmaktadır. Bunun sonucunda aile içerisinde çocuklarla baba veya anne arasındaki seviye farkını gözardı eden sorunlara zemin hazırlamaktadır. En iyisi anne babadan yetişkin bir kimsenin hiç ama gerçekten hiçbir şey beklemeden yaşamasıdır.
Sadece budur kişiyi güçlü kılacak ola şey.
Anne babanın verebilmiş olduğu, vermiş olduğu kadarı bizim almaya yetkili olduğumuz şeydir. Onun ötesi sadece armağanın derecesini gösterir. ama o da armağan olarak gelmelidir. Bir hak olarak talep edilmeden alınmalıdır. Ve sorun çıkaran bir mirastan da ne kadar uzak durulursa o kadar hayırlıdır. Almamak almaktan daha yeğ olacaktır. Aile üyeleri arasından sorun çıkartan herhangi bir miras konusunda adalet arayandan çok bu talepten vazgeçen kişi huzur bulacaktır. Bu tarz bir hak-haksızlık algısı sadece sanaldır. Haksızlık ile elde edilmiş bir servette adalet talep etmek haksızlığa talip olmak gibi düşünülebilir.