Aile Dizimi Terapisi & Sertifikalı Eğitimler

Bir İlişki Nasıl Bitirilmez- Hacı Sabancı ve Özge Ulusoy

İçindekiler

Bir İlişki Nasıl Bitirilmez- Hacı Sabancı ve Özge Ulusoy

Biliyorum üzerinden birkaç hafta geçti ve güncelliği kalmadı bu yazıda konu edilen ilişkilerin. Ancak amacımız magazincilik olmadığından bu  magazin konusunun ardında yatan ilişki dinamiklerinin analiz edilmesiyle eminim çok insan kendi yaptığı hataları anlama fırsatı bulacak yahut bazı hataları yapmaktan kendini uzaklaştırma şansı elde edecektir.

Bu vesileyle özellikle ve hassasiyetle belirtmek isterim ki  bu yazıda adı geçen hiç kimsenin rencide edilmesi amaçlanmamaktadır. Sadece zaten kamuoyuna aksetmiş olan bu ilişkinin detaylarından yola çıkarak ortak bilinen bir örnek üzerinden yazıya konu olan kişiler de dahil hepimizin bir şeyler öğrenebilmesi amaçlanmaktadır.

Ve şayet yazıya konu olan şahıslardan herhangi birisi herhangi bir sebepten yazının kaldırılmasını talep edecek olursa hemen yazıyı kaldırmak bizim görevimizdir.

……

Günlerdir gündemden düşmeyen bir magazin haberi peşimizi bırakmıyor. Hacı Sabancı ve Özge Ulusoy arasındaki ilişkinin bitmesi, daha doğrusu bitiş şekli herkesin ziyadesiyle ilgisini cezbediyor. Hacı Sabancı birtakım aşağılayıcı ifadeler kullanarak 6 yıllık ilişkisini bir anda sonlandırdı ve bunu medyayla paylaştı. Elbette zengin-yoksul ilişkisi olduğundan, daha doğrusu sınıfsal farklılık içerdiğinden ilişkinin dramatik tarafı daha da ağırlaşıyor.

Bu ilişki ve bitiş şekli hakkında sistemik açıdan analiz edilebilecek pek çok şey söz konusudur. Öncelikle her iki taraf açısından bakıldığında da pek çok yanlış ve sistemik olarak sorun yaratacak potansiyel davranışlar mevcuttur.

İlişki ile ilgili çok az bilgi sahibiyim ve magazini pek takip etmiyorum. Sadece sonlanma şekli hakkındaki bazı bilgiler üzerinden ilerleyeceğim. Kimi iddiaları da gerçek olsun olmasın analiz etmek gerekecek. Önemli olan ilişkiyi veri olarak kullanarak neyin doğru yahut yanlış olduğunu sistemik açıdan anlamak.

Yazıyı okumadan evvel konudan hiç haberiniz yoksa lütfen aşağıdaki linklerden kısaca bilgi edininiz: http://www.medyahaber.com/magazin/ozge-ulusoy-haci-sabanci-ayriligina-neden-olan-mesaj-ortaya-cikti-h29910.html

http://www.gazetevatan.com/ozge-ulusoy-hakan-sabanci-aski-bakin-neden-bitmis–1059311-magazin/

  1. Anne-Oğul İlişkisinin Erkek Kadın İlişkisi Üzerine Etkisi:

Öncelikle anlaşıldığı üzere Hacı Sabancı, annesinin –ve diğer aile üyelerinin- onay vermediği bir kadınla ilişki yaşamış. Çünkü 19 Nisan 2017 tarihinde çıkan haberde bu sebepten ayrıldığı konu edilmiş: http://www.gazetevatan.com/ozge-ulusoy-hakan-sabanci-aski-bakin-neden-bitmis–1059311-magazin/

Sabancı Ailesi gibi ülkenin en zengin ailelerinden birisinin üyesi olmasanız da sevgilinizin ailesinin onayını yahut en azından olurunu almazsanız ilişkinin herhangi bir geleceği söz konusu olamaz. Nokta.

Çok mu keskin geldi? Nasıl geldiğinin bir önemi yok. Eğer ebeveynlerden birisi çocuğunun eşini yahut sevgilisini onaylamaz ise çocuk o kişiyle mutlu ve huzurlu olamaz. Evlenir mi? Elbette bunu yapabilir. İlişki sürdürülebilir mi? Evet o da mümkün. Ama annesinin yahut babasının onay vermiş olmadığı kişiyle arasındaki aşkın veya mutluluğun derecesi çok ama çok düşer. Ve nihayetinde ilişki sonlanır ya da aşırı tatsız bir hal alır.

Bu vakada alenen annenin oğlunun ilişkisine onay vermediğini görebiliyoruz. Çok net bir biçimde Özge Ulusoy’u reddetmiş. Kaldı ki baba da oğlunun bu ilişkisini desteklemiyor ve onaylamıyor.

Bu ilişki ne kadar derin ve yoğun olursa olsun çocuk annesine bağlı ve sadık kalacaktır. Bir yanda hayatı aldığı ve onu bugünlere getirmiş kişi var. Diğer yanda ise bu aldığı ve geliştirdiği hayatla gidip bulduğu kadın. Bu çocuk her halükarda annesine bağlı hissedecektir. Ve annesine rağmen aldığı bu karar için her an suçluluk duyacaktır. Bu derindeki suçluluk er ya da geç, şu ya da bu nedenden ilişkiyi bitirecektir.

Annenin çocuğunun ilişkisine neden bu kadar müdahil olduğu ayrı bir yazının konusudur. Ona çok girmeyeceğiz..

Doğru olan tek bir şey mümkündür: Annenin ya da babanın tarafından eş adayının, ilişkinin kabul ve onay görmesidir. Ebeveynlerin çocuklarının bu ilişkideki mutluluğunu kutsaması tek olasılıktır.

Sevgili dostlar, maalesef aşkın önündeki en büyük engel budur: Sistemik olan yani geçmişten gelen etkilerin anı belirlemesi… Anne-baba geçmişe aittir. Aşk ise bu anın ürünüdür. Anne-babalar gerçekten çocuklarını seviyorsa hiçbir koşul olmaksızın çocuğunun tercihine saygı duyar.

Bu ailedeki zorluk ailenin zenginliği ve varlıklarının geleceklerini ve elbette şu anlarını belirliyor oluşu. Özge Ulusoy’un muhtemelen Hacı Sabancı için en uygun aday olmadığına hüküm vermiş gibiler. Bunun için ilişkinin çeşitli aşamalarda sonlanmasına çabalamışlar. Çocuğun mutluluğundan çok kendi hedefleri ve tercihlerinin belirleyici olmasını tercih etmişler.

Sonuç olarak bir annenin çocuğunun ilişkisine onay verip vermemesi kesinlikle kendi tasarrufudur. Bunun için şu ya da bu sebebin olmasına gerek bile yoktur. Sadece oğlunu kimseyle paylaşmak istememek bile bir sebep olabilir.

İnsan ilişkileri sebep-sonuç şeklinde anlaşılamaz: Her zaman sebepler sonuçlara, sonuçlar da sebeplere dönüşür ve hangisinin neyi belirlediği anlaşılamaz şekilde düğüm olur. Bu vakada da mesele tam olarak budur.

Anne babanın yahut herhangi birisinin çocuğunun ilişkisini onaylamaması ilişki üzerinde kara bulutların dolaşması ve nihayetinde bitmesinin en başlıca nedenlerinden birisidir.

Ailenin onay vermediği, kutsamadığı bir ilişki olsa olsa geçici bir heves olarak işlevli olabilir. Onay almayan kişinin bunu böyle bilmesinde, kabullenmesinde hayır vardır; eğer eğlenme dışında fazlaca bir beklentisi yoksa sorun teşkil etmeyeceği ama ciddi bir beklenti varsa hüsranın er ya da geç kendisini beklediğini anlamalıdır.

  1. Partnerinin Annesiyle Kadının İlişkisi:

Özge Ulusoy sevgilisinin annesiyle ilişkisinde büyük hatalar yapmış olmalı. Eğer Hacı Sabancı annesinden gerçekten kopmuş bir erkek olsaydı belki de annesine karşı az da olsa bir şansı olabilirdi. Daha doğrusu, annesinden gerçek manada kopabilmiş bir erkek olsaydı sevgilisi tüm bu gereksiz çatışma yaşanmazdı.

Kaynana (adayı) ile gelin (adayı) arasında yaşanan her türlü gerginliğin sebebi budur. Anneler kolayca kendi doğurup büyüttüğü çocuğu başka –hele beğenmedikleri- bir kadına bırakmayı kolay kolay kabullenemez.

Bu örnekte elbette sınıfsal seviye farkı bunu neredeyse olanaksız kılıyor. Ancak bu daha çok sosyolojik kısmı işin. Bizim işimiz daha çok aile dinamikleri açısından konuyu ele almak. Bu durumda annenin oğlunun tasvip etmediği bir kadınla evlenmesine izin vermemesi temel problemi teşkil ediyor.

Peki, Özge Ulusoy ne yapabilirdi?

Öncelikle iki seçenek var:

  1. Tamamen ailenin arzularına uygun bir insana dönüşebilir ve kendisini annenin (ve elbette diğer aile üyelerinin) onayını alabilecek hale getirebilirdi: Elbette modern yaşamın doğal akışı içerisinde bu az rastlanır bir seçenek. Kaldı ki bu ailenin özelinde sanırım oldukça zor bir durum ve başarı şansı oldukça düşük bir seçenektir. Böylesi bir tercihin ardında sadece hakiki aşk mevcutsa bu mümkündür. Sadece hakiki aşk karşısındaki kimsenin her şeyini, evet ailesini de, hatta ailesinin zorluklarını da kabullenmeyi mümkün kılar. O zaman annesinin tüm zorluklarına sabreder ve tüm bu zorluklara rağmen anneye de kalbini açar ve onu da sevgisiyle yumuşatır. Böyle bir aşka maalesef artık filmlerde dahi pek rastlanmıyor.
  2. Özge Ulusoy bir erkeğin annesi ile rekabete girmeye gerek görmeden henüz kendi tercihleriyle hayatını yaşamayan bir erkeği, bunu anladığı anda terk edebilirdi: Bu en sağlıklı seçenektir. Ancak sevgiden yahut başka kimi özel sebeplerden bu da gerçekleşmemiş ve anne ile mücadele eme pahasına, bu ilişkide bir faktör olarak kalıp erkek için onun annesinden önemli olma çabası sürdürülmüştür. Bu tercih ilişkinin nihayetinde bu hallere gelmesine sebep olmuştur. Hacı Sabancı’nın kız arkadaşının telefonunda annesi ve kendisi hakkında hakaretler, olumsuz niyetler belirten yorumları görerek travma yaşamasıyla son bulmuştur.

 

  • Erkeğin, Partneri ve Annesiyle İlişkisi:

Bu örnekte, her iki kadın ile ilişkisinde de erkek yanlış pozisyondadır. Anne ile ilişkisi olması gerektiğinden daha iç içe. Annenin bu yaştaki bir erkek çocukla ilişkisi ilkesel olarak fazlasıyla yakın ve belirleyici. Yetişkin bir erkeğin annesinin sözlerine bu kadar bağlı olması ve ilişkide olduğu kadınla arasına annesinin tercihlerinin girmesine izin vermesi erkeğin annesine bağının kopmamış olduğu anlamına gelir.

Annesinden kopamamış bir erkek sonuçta partnerine kendisini tam manasıyla veremez. Ki bu durumda kadın gerçekten erkekle kadın-erkek ilişkisinin tatminini yaşayamayacak demektir.

Kadınlar dikkat: Bu çok önemli. Annesinden kop(a)mamış bir erkeği seçip “ben onu koparırım” ya da “onu bir erkek haline getiririm” düşüncesi yanlıştır ve her zaman hüsranla biter. Bu, erkeğin annesiyle rekabete girmek demektir. Baştan kaybedilmiş bir mücadele! Asla bir erkeğin annesinden daha önemli olmaya kalkmamalıdır kadın. Bu sadece kendisinden kopup başka bir kadına ait olmasına annenin gönüllü olmasıyla mümkündür. Bunu yapamamış ise yapamayacak demektir. Dolayısıyla benimle ilişkisinde ben onu adam edeceğim demek zaten anne tavrıyla çocuğu büyütme davranışıdır. O adamdan uzak durun. Elbette bir erkeğin annesi olmak istemiyorsanız. Sadece şundan emin olun siz annesinin kendine bağlı kalmasını tercih ettiği bir erkeği değiştiremezsiniz. Ona sadece acı verirsiniz. Sonuçta kendiniz de mutsuz olur ve ilişkinizin dengelerini bozarsınız.

Annesinin kendisinden kopmasına izin vermediği bir erkeğe bir kadın sahip olamaz, onu kopartamaz. Bunu yapmaya yeltenen kadınlar hem çok acı çeker ve erkeği zor durumda bırakır. Hem de kayınvalidesinin kazanması kesin olan bir savaşta erkeği kaybeder. Er ya da geç.

Eğer annesine rağmen kadınla kalırsa bu sefer bunu affetmeyeceği için başka kadınlara gidecektir. Çünkü esasında annesine bağlı bir erkek zaten asla başka bir kadına gitmemiştir. Sadece annesi başka kadınlarla (kızlarla oynamasına izin verilen oğlan çocuğu misali) eğlenmesine izin vermektedir.

Vicdanen erkek her zaman annenin tarafındadır. Sonuçta kadın hayatına sonradan girmiştir. Ayrıca partnerin alternatifi varken annenin alternatifi yoktur.

Partnere yapılan yanlışlar: Buradaki en önemli hata arada yaşamış tüm güzelliklerin yok sayılmasıdır. Oysa bu güzel şeyler sayesinde ailesine karşı durmaya çalışma pahasına bu ilişkiyi sürdürmeye çalışmıştı. Bu zor şartlarda dahi bu ilişki sürdürülmeye değerdi…

Herhangi bir ilişki birkaç yıl sürebiliyorsa ve evlenme lafı ortalıkta mevcutsa derin bir bağ oluşmuş demektir. Ve bu bağlar hiç yokmuş ve yaşananların hiçbir anlamı yokmuş gibi “Kalitesiz sıfatı, o kız için iltifat kalır” demiş olması ne yapmış olursa olsun yaşanan 6 yılın üzerine söylenmemesi gereken bir laftır. Önce o altı yıl onurlandırılmalıdır. Ve sevdiği kadının neden ve nasıl bu durumlara düşmesine kendisinin etkisini ve katkısını anlamaya çalışması iyi olur.

Ayrıca bunu ünlü olan birisi hakkında medyaya yapmış olması ise gerçekten kabul edilemez bir durumdur. Özge Ulusoy yanlış bir şey yapmış ama bunu medyaya değil annesine söylemiştir. Fikirlerini gidip medyada yahut Hacı Sabancı’nın zarar göreceği bir biçimde ortalığa saçmamıştır. Denge prensibi burada ihlal edilmektedir. Çünkü bu örnekteki erkek de peki hala ünlüdür ve saygın bir ailenin mensubudur. Özel alan ile kamu alanı arasındaki sınırı bu şekilde ihlal etmek nereden bakılsa haksızlıktır. Maalesef kandırılınca herkesin ortasında şikayetçi olan bir oğlan çocuğu davranışına benziyor bu durum.

Erkeğin her ne olursa olsun kadının onurunu bu şekilde ve bu kadar acımasızca herkesin ayakları altına sermesini gerektirecek bir durum olamaz. Burada eksik olan erkeğin kendi kandırılmışlık duygularıyla başa çıkmaya çalışmaktır. Suçu tamamıyla karşı tarafa yıkmak bu örnekte dahi doğru değildir.

Son söz: Bu ilişki(ler)deki en temel problem kimsenin karşısındakini hak ettiği şekilde onurlandıramamasıdır. Bir ilişkinin gerçekten bitebilmesi sadece tarafların birbirini doğru şekilde onurlandırmasıyla mümkündür. Bu üç kişinin açısından da baktığımızda kimsenin onurlandırması gereken kişiyi onurlandırmadığını görüyoruz.

Anne gelini, gelin anneyi, erkek kadını, anne oğlunun ilişkisini… sonuçta kalplerin açık olup karşısındakini yargılamaktansa hayatına girdiği ve paylaşım olduğu için şereflendirebilmesi gerekirdi.

Yaşanmış onca şeyi şereflendirilmesi gerekirdi. Bir kimse diğerine aşkını, cinselliğini, zamanını, varlığını sunduğu an onurlandırılmayı hak etmiş demektir.

Günümüzdeki ilişkilerin temel problemi bununun önemsenmiyor oluşudur.

Altı yıl duygularını, bedenini, kaynaklarını, vaktini ve enerjini paylaştığın insanı, yaptığı tek bir hata ile yerle bir edip onu herkesin önünde aşağılamak, onun vermiş olduklarının değerini düşürmez. Olsa olsa kadının onu layık görüp verdiği erkeğin değerbilmezliğini onaylamış olur. Hak edilmiş olanın onurlandırılması gerekir. Ondan sonra bir hata varsa o hatada kendi payının ne olduğunun anlaşılması ve en sonunda da ayrılmayı gerektiren bir durum varsa da bunun gereği yapılmalıdır.

Bu arada atlamamak gerekir ki Özge Ulusoy’un sözleri ve niyet ettiği şey kesinlikle ilişkinin bitmesini gerektiren bir durumdur. Ama bu şekilde değil!

Sangeet Erdoğan Şemsiyeci