DEMET AKALIN KOCASINI TERK ETMEKTE HAKLI MI?
Altı buçuk yıllık evliliği bitirmek ve çocuğunun babasını zor durumundayken terk etmek doğru mudur?
İnsan ilk duyduğunda elbette olur mu canım, iyi günde kötü günde birlikte olmaktır evlilik diye düşünecektir ve yorumlayacaktır.
Elbette doğruluk payı vardır böyle düşünmenin. Zor duruma düşenin terk ediliyor olması çoğumuzu duygusal olarak tepki vermeye itebilir.
Ancak, olayı sistemik boyutlarıyla ve evlilik-ilişki dinamikleri prensipleri açısından ele almakta fayda var. Zira pek çok nüans var bilinmesi ve dikkat edilmesi gereken. Eğer bunları bilmezsek kolayca yanılgıya kapılır ve prensiplerin nasıl işlediğini gözardı edebiliriz… bu da çok daha büyük boyutlu problemlerin kapısını aralayıp kuşaklar boyu devam edebilecek olumsuz etkiler yaratacaktır.
Öncelikle prensibimiz şu: Evlilik ve ilişki dinamiklerinde DENGE en önemli prensiptir.
Bu prensibi nasıl yorumlamak gerekiyor?
Esas mesele bu sanırım. Çünkü dengeyi belirli koşullarda göz önünde tutarken bazı konularda kolayca gözardı edebiliyoruz.
Öncelikle denge demek, iki tarafın da dengede kalabileceği koşullara sahip olmak demektir.
Bunu maddi ve manevi paylaşımlar olarak değerlendirmek gereklidir. Yani maddi anlamda ilişkiye konulan şeyleri ve manevi anlamda koyulan şeyleri değerlendirirken her iki boyutu da göz önünde tutmak gerekir.
Çoğunlukla maddi şeylerin manevi alma-verme dengesi lehine gözardı edilmesi gerektiği düşünülür ama ilişkinin sürmesi, daha doğrusu sağlıklı bir şekilde sürmesi için buna dikkat edilmesi gerekir.
Yani “benim kocam-karım-sevgilim için her şeyim feda olsun” demek çoğunlukla ilerde bunun bedelini ödetmek üzere borç vermek gibi bir sonuca neden olma potansiyelini ilişkiye sokmak demektir.
Fedakarlık ve kendinden ilişkiye çok fazla şey vermek her zaman çok büyük beklentiler ve fedakarlıklar talep etmekle sonuçlanacaktır ve dengeyi fazladan veren kişi bozmuş olacaktır.
Çoğunlukla maddi konularda fedakarlık yapıp manevi olarak daha fazla sevgi, anlayış hatta aşk beklentisine girmek sık rastlanan bir hatadır.
Denge demek her alanda denge demektir. Bunun karşılığı şudur: Maddi fedakarlıkların maddi olarak dengelenmesi, manevi fedakarlıkların da yine manevi olarak dengelenmesi daha sağlıklıdır.
PARASAL KONULAR İLİŞKİYİ BOZAR (MI?)
Gönlümüzden hep bu böyle olmasın istesek de maalesef ilişkilerde maddi konular önemli bir faktördür ve dengenin bozulması ilişkinin temelini sarsmaktadır. Temelinde denge prensibi olan ilişki dinamiğinde parasal olarak fedakarlık yapan tarafın verdiğini yine parasal olarak dengelememenin bedeli, manevi anlamda zarar gören ilişkinin bozulmasıyla ödenir…
Elbette, sorun aslında kadın-erkek arasındaki ilişkinin üzerine oturduğu temelin sosyal yapısı ile alaklıdır biraz da.
Eskiden kadın çalışmazdı, daha doğrusu para kazanmadan çalışırdı, yani ev hanımı olarak çocuğu yetiştirir ve evin tüm işlerini üstlenirdi. Bunun için para kazanmazdı. (Halen öyle gerçi..)
Bu durumda parayı erkek kazanır ama ev işlerine hiç bakmazdı. Bu şekilde dengeyi sağlamanın yolu kadının ilişkiye koyduğu şeyi, yani emeği parasal olarak değil manevi olarak erkeğin dengelemesi gerekirdi. Kadına saygı duyar ve parasal olarak onun ihtiyaçlarını karşılayıp bunu asla onun karşısında bir mevzu olarak getirmeme inceliğini gösterirdi.
Kısacası eski ilişki modelinde kadın ve erkek toplumsal ve ekonomik rolleri açısından bir rol paylaşımı yaparlardı. Bu durumda maddi konularda elbette kadın ve erkek tamamıyla aynı saflarda yer almak durumunda idiler.
Bu tarz bir ilişkide denge noktası kadının her durumda erkeğin yanında yer alması ve erkeğin de her durumda kadının yanında yer alması biçiminde cereyan edebiliyordu.
Maddi kaynak erkekten geldiği için zorluk anında, manevi konularla dengelenmek zorunda idi. Kısacası erkek zor durumda kaldığında elbette kadın onun yanında kalıp tüm enerjisiyle, sevgisiyle, anlayışıyla eşine destek verip bu zor dönemleri birlikte atlatmak üzere yanında kalıyordu.
Artık ilişkiler bu tür dengeler üzerine inşa edilmiyor çoğunlukla…
MODERN İLİŞKİLERİN DİNAMİĞİ
Artık modern ilişkilerde kadın ve erkek maddi konularda da manevi konularda da daha denk bir yerden ilişkiyi temellendirmektedir.
Bu duurmda ekonomik meselelerde de manevi meselelerde de artık kendi alanında denge aramak gerekir.
Bu açıdan değerlendirecek olursak Demet Akalın’ın eşini ekonomik zorluklar ortaya çıkınca terk etmesinin bu prensibe uygun olduğunu en baştan dile getirmekte bir mahsur yok.
Bunun neden böyle olduğunu izah etmeye çalışayım.
İlişkileri başladığında Demet Akalın da eşi de kendi maddi koşullarına sahip hayatlar yaşamaktaydılar. Demet Akalın ilişki başladığında ünlü bir şarkıcı ve maddi olarak oldukça varlıklı bir insan idi. Ününü de varlığını da ilişkisine borçlu değildi. Okan Kurt da benzer biçimde kendi alisinin şirketinden edindiği maddi olanaklara sahipti.
Bu başlangıç koşullarına baktığımızda maddi olarak birbirine ihtiyaç duymayan iki insanın ilişkisinden bahsetmek mümkündür. Elbette seçime etki eden şeyin aşk mı yoksa parasal kaynaklar mı olduğunu bilemeyeceğimiz gibi bizi ilgilendirmez de… Sistemik olarak ilişki dinamiğinde neyin önemli olduğunu anlamak ve vurgulamak üzere konuyu ele alıyoruz… Magazinel yahut dedikodusal kısmı ilgi alanımıza girmemekte.
Çoğunlukla gözardı edilip anlaşılmak istenmeyen ilişki dinamiğinin boyutlarını anlamak bu yazıyı okuyan pek çok insan için büyük fayda sunma potansiyeli taşıyor. O nedenle özellikle bu kısmın iyi anlaşılması elzemdir:
AŞK İLİŞKİYİ SÜRDÜRMEKTE YETERLİ MİDİR?
Aşk ilişkiyi başlatmak için yeterli olmakla birlikte sürdürmek yeterli değildir.
Bunu pek çok aşk masalında ve efsanelerde görürüz. Her zaman büyük trajedilerin kaynağıdır aşıkların buluşamaması yahut ilişkilerini sürdürememeleri. Özellikle Doğu aşk hikayelerindeki kavuşamama ve sınıfsal farkların (zengin kız-fakir oğlan) aşıkları ayırması sistemik dinamiklerin bizlere masallar aracılığıyla aktarılmasından başka bir şey değildir.
Parasal yahut sınıfsal dengesizlikler aşıkların aşık olmalarını engelleyemez ama ilişkilerini yaşamalarına engel olur.
Örneğimizdeki Demet Akalın-Okan Kurt evliliğinde (yahut daha çok boşanmasındaki) gibi parasal sorunlar ortaya çıktığında ne kadar seviyor olsalar bile birbirlerini bir çiftin ayrılması sistemik etkileri açısından daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır.
Demet Akalın kendi emeği ve mücadeleleri sonucunda yarattığı yuvasını ve evini eşinin kendi hataları ya da sanırım daha çok ailesinin, işleriyle ilgili yapmış oldukları hatalar sonucunda yitirmek zorunda kalması ilişkide çok büyük bir dengesizlik yaratacaktı.
Çocukları da dahil olmak üzere (ki en önemlisi budur) başka insanlar zarar görecekti.
Bu durumda şuna dikkat etmek gerekir: Parasal olarak yapılan hataların bedelini o hataları yapmayan insanların üstlenmesi aşk adına, sevgi adına doğru değildir.
Ancak elbette sadece maddi olarak kendi yaptığı doğru şeyler sonucu elde ettiği edinimleri kaybetmesi doğru değildir. Yani kendisi para kazanmamış olsa ve tamamen eşinin aldığı riskler sonucunda o eve ya da hayata sahip olmuş olsaydı zor anında onu terk etmesi ve parayı kurtarmak için onu yalnız bırakması yanlış olurdu, sistemik dengeyi bozar ve ilerideki ilişkilerinde ya da çocuklarının davranışlarında bunun bedelinin ödenmesi gerekli olurdu.
Aile Sistemini Etkileyen Dinamikleri Anlamak
ve Çözümlemek için Aile Dizimi Eğitimlerimiz başlıyor… Hemen tıklayın
MADDİ SEBEPLER VE MANEVİ SONUÇLAR
Örneğimizdeki gibi bir ilişkide, maddi bir mevzu nedeniyle ilişkiden feragat etmenin bedelini kadın da erkek de ödemektedir. Hatta çocuk da..
Sonuçta sevdiği yahut çocuğunun babası olarak aldığı erkeği kaybetmenin duygusal acısını kadın da yaşayacaktır. Ödenen bedel manevi olarak iki tarafı da bağlamaktadır.
Ancak ailesinin yahut kendi kararlarının sonucunda oluşan sorunların bedelini Demet Akalın’ın yahut herhangi bir ilişkideki eşin madden üstlenmesi sağlıklı sonuçlar üretmeyecektir.
İlişkiyi daha doğrusu ilişkinin üzerine bina edildiği dengeyi bozacak olaylar ilişkinin sürdürülmesinin önünde engel teşkil edecektir.
Demet Akalın örneğinde borç 150 milyon gibi bir rakammış. Bunun anlamı sahip oldukları her şeyi verseler dahi muhtemelen borcu karşılamayacak. Çocukları ve bu sorun yaratmada bir etkisi olmayan kişi yani Demet Akalın çok zor duruma düşecek ve belki yaşamlarının büyük kısmında bu yükün altında kalmak zorunda olacaklardı.
Böyle bir şeyi dengelemek için altı yıllık ilişki ve ilişkiye konulmuş olan maddi katkı yetersiz kalacaktır.
Bu, bu iki insan birbirlerini sevmeyecek anlamına gelmek zorunda değildir. Sevgi devam edebilir, aşk devam edebilir ama ilişki mümkün olmayacaktır muhtemelen.
Denge prensibi, maddi, duygusal ve ruhsal her katmanda geçerlidir.
İlişkilerin sürüp sürmemesi denge prensibine bağlıdır. Dengenin başlangıçta nasıl kurulduğu ve verilen ile alınan şeylerin (maddi-manevi) neler olduğu ilişkinin sürekliliği açısından çok önemlidir.
Maalesef Demet Akalın Okan Kurt evliliği ilişkinin gerektirdiği denge faktörü zedelendiği için yürüyemedi.
Ancak bu durum sevginin yokluğu yahut eksikliğini gerektirmiyor.
Bazı durumlar vardır ki insan tam da sevdiği için birisini terk eder. Onun iyiliği için ya da sistemdeki başka bir masum insanın iyiliği için sevgisinden kendisini mahrum etmek zorunda kalır.
Bu durumda Demet Akalın’ı çocuğunun ve elbette kendisinin geleceğini kurtarma çabası yüzünden eşini terk etmiş olduğu için suçlamak sağlıklı olamaz… Belki de sevginin gereği böyle durumlarda tam da budur. Herkesin iyiliğinin gereğini yapmak için kendi duygularından feragat etmek…
AŞK VE İLİŞKİ AYNI ŞEY MİDİR?
Para ve maddi koşullar ilişki için olmazsa olmaz denge faktörüdür.
Ancak dikkat ediniz bu aşk ya da sevgi için değil ilişki için gereklidir.
İlişkiyi sevgi ve aşkın akışı için gerekli olan koşullar olarak anlamak daha kolay olacaktır. Aşk ve ilişki mevcuttur ancak o mevcut olan kaynak doğru şekilde akışa geçmek için yeterli değilidir. Bazen nehir yatağını bulamaz ve dağılır gider. Buhar olur, bir yerleri sular ama akmaz. Ya da yer altından akmaya başlar…
İlişkiler akıntı için gerekli olan nehir yatağı gibidir. Eğer ilişki sağlam prensiplerle kurulursa kaynak yani sevgi-aşk akışa geçecek ve yukarıdan aşağıya doğru yani büyüklerden (ebeveyn) çocuklara ve sonraki kuşaklara doğru iletilecektir.
Ama ilişkiler sağlıklı temellere oturmak için doğru prensiplerle oluşmazsa bunu sevgisizlik olarak anlamamak gerek. Akışın imkansızlığı ile alakalandırmak daha doğrudur.
Bazı hallerde insanlar ilişki için büyük çaba sarf eder ama bunu yapmalarına rağmen ilişkinin amacı ve ereği olan sevgiyi sunmazlar. Kuru bir nehir yatağı kadar hüzünlüdür bu ilişkiler. Ve çoğunlukla insanların enerjisi ve gayreti ya sadece aşka-sevgiye odaklanıp ilişkinin gereklerini yapmamaya yönelir ya da ilişki için her şeyi yapıp onu ayakta tutmaya enerjisini harcarken aşkı ve muhabbeti önemsemez. Nehir yatağı mükemmeldir ama akan bir şey yoktur…
İlişki için aşk, aşk için ilişki tek başına yeterli değilidir. Sadece aşk ile ilişkinin bir aradalığı mutluluk ve akış sağlar… Aşk ilişkinin kaynağıdır ama akışın kaynağı da ilişkidir. Ve akışa dönüşemeyen aşk sadece onu kendinde tutmaya çalışan kişiye zarar verecektir.