Demet Şener’in Evliliğinin Üzerindeki Lanet?
Daha önceki Demet Şener-İbrahim Kutluay yazısında özellikle vurgulamaya çalıştığım bir şeyin Demet Şener tarafından anlaşılmamış olduğu açıkça ortaya çıktı!
Ben de bu yazıyı bu vesileyle ilişkilerin doğasını anlatmak için bir fırsat olarak kullanmak istiyorum. İlişkilerin nasıl sistemimizi etkilediğini ve bunların nelere bağlı olduğunu iyice açıklamak gerekiyor anlaşılan.
Takipçilerinden biri Demet Şener’e “Yuva yıkan kadınsın” “Ne demişler yuva yıkanın yuvası olmazmış. Bunu hesaba katmamışsın sanırım yıllar önce” şeklinde mesaj atmasına Demet Şener çok sinirlenmiş ve takipçisinin yorumuna şöyle bir yanıt vermiş;
“Hangi yuva pardon? Evliydiler de ben mi bilmiyordum? Yuva demek karı koca ve çocuklardan oluşur, bir “ilişkiye” yuva denmez.”
“Anlamadıkları, bir ilişki biter bir ilişki başlar bu kadar normaldir. Benim vicdanım çok rahat Allah’tan başka kimseye hesap vermem, o da tüm gerçekleri en iyi bilendir. Amin” şeklinde bir mesaj yazdı.
Bilindiği üzere Demet Akalın ve İbrahim Kutluay evlenme arefesindeyken, Kutluay, Demet Akalın’ı yarı yolda bırakarak Demet Şener ile aşk yaşamaya başlamış ardından da evlenmişti.
Öncelikle Demet Şener’in takipçisinin “yuva” derken kastettiği şeyin kurulmuş değil kurulmak üzere bir yuvayı kastettiğini sanırım herkes anlıyordur. Çünkü duyurulmuş, neredeyse medya aracılığıyla toplumun genelinin bildiği ve beklediği bir şey iken bu evlilik bir sebeple kesintiye uğradı. Yani bir “yuva” henüz oluşamadan gerçekleşemeden kaldı! Ve o gerçekleşemeyen “yuva” sayesinde Demet Şener bir “yuva”ya sahip oldu.
Böyle bir durumda hayata geçemeyen o yuvayı kaybeden kadının duyguları ve hayal kırıklıkları sonradan o yuvaya sahip olan kadının kaderi haline gelmektedir. Şu an Demet Şener’in de aynı duyguları yaşamak zorunda kalması bunun göstergesidir.
Onurlandırılmayan, unutulmaya çalışılan, saygı gösterilmeyen acılar kaderimiz haline gelir.
Peki, nasıl oluyor bu? Neden oluyor? Nasıl bir mekanizma söz konusudur? Açıklayalım.
İlişkiler sistemimize önceden ilişkimiz olan herkes dahildir. Bakın, özellikle vurgulamak isterim ki, “yuva” olması yani evlilikle sonuçlanmış olması yahut olmaması bir kriter değildir. Sadece bir ilişki olması, daha da açıkçası cinsel birlikteliğin gerçekleşmiş olması o kişinin ilişki sistemine dahil olması anlamına gelmektedir.
Şimdi, biz birisiyle evlendiğimizde yahut onunla bir ilişkimiz olduğunda o kişinin tüm eski ilişkileri sistemine dahil olacaktır. Bunun anlamı şudur: İlişkiye girdiğimiz kişinin tüm eski ilişkileri bizden önce vardır ve hepsine saygıyla bakmamız ve onurlandırmamız gerekmektedir. Çünkü karşımızdaki kişi bizimle ilişkisinde her ne paylaşacaksa, bize hangi sebeplerden cazip geliyorsa o sebeplere eski ilişkilerinin katkısı vardır. O diğer insanlarla yaşadığı her şey de sisteme dahildir.
Sistemimize dahi olan kimseyi aşağılayamaz, sok sayamaz, saygısızlık edemeyiz. Bunları yapacak olursak bizim bireysel olmayan vicdanımız bizi cezalandırır.
Demet Şener’in anlamadığı ve sanırım bundan sonraki ilişkilerinde de onu zorlayacak olan şey budur. Bir insan sadece onunla evlenen kişiye aittir zannediyor. Sistemine sadece evlilikle girilebileceğini sanıyor. Hayır, evlilik varoluşsal değildir. Cinselliktir varoluşsal olan. Dolayısıyla eşinin cinselliği paylaştığı bir kadın ile aynı sisteme dahil olduğunu anlaması gerekiyor.
Hatta Demet Akalın da dahil eşiyle birlikte olmuş tüm kadınlara dahi saygıyla bakabilmesi gerekiyor. Ne yük değil mi! Belki tanımadığı kadınlara dahi saygı duyması gerekiyor bu durumda.
Çoğu insanın ilişkilerle ilgili anlamadığı, kavrayamadığı şey bu: Bizler insan olarak toplumun kurallarıyla sınırlı değiliz. Toplumun kuralları, kanunları varoluşsal kurallar ve kanunlarla uyumlu olduğu sürece bizlere fayda getirecektir. Ama insan yapımı kanunlar her zaman varoluşsal kanunlarla birebir uyumlu değildir. Bu gibi durumlarda insanların ruhu sistemik kanunlara göre davranır. Sistemde olan insanların her zaman ve her durumda, insan yapımı kanunlarda hakları gözetilemez. Bu durumda onlara yapılan bir haksızlık o kişilerin sistemindeki sonradan gelen diğer insanların hayatlarında kendilerine verdikleri bir ceza olarak dengelenmek durumunda kalıyor.
Bunun en güzel örneklerinden birisidir Demet Şener’in bu söyledikleri. Kendisinden önce İbrahim Kutluay’ın ilişki sisteminde yer alan Demet Akalın’ın duygularını, hayal kırıklıklarını, kaybettiği “yuvasının” eksikliğini giderecek bir insan yapımı yasa yok. Bu durumda kendi mutluluğundan ve evliliğinden vazgeçmek zorunda kalıyor ve farkında dahi değil.
Kocasının da vicdanı Akalın’a yaptığı hatanın bedelini ödetiyor kendisine ve onun yerine tercih ettiği Şener’i mutsuz ederek…
İşin kötüsü sanırım Şener, eğer Akalın’a saygı duymaz ve onunla kocasının yaşamış olduklarını onurlandırmazsa, Akalın’ın kaybının kendi kazancı olduğunu kabullenemezse Akalın’ı kendi kızı da temsil edecek.
Ve anne-kız ilişkileri dengesini yitireceği gibi kızcağızın erkeklerle ilişkileri de zorlaşacaktır.
Sistemik problemler kişilerden bağımsızdır. Şener olayları istediği gibi yorumlayıp yasaları da kullanarak kendisini haklı konuma geçirebilir. Yapıyor da zaten. Ama yasalar ve kanunlar sevgi bittiği zaman, o derin bağ yokken ya da onu yok etmek amacıyla devreye girer.
Sevgisizliği ve bağlantısızlığı seçerek kendisini maddi bazı konularda avantajlı hale getirse bile yalnızlığa ve mutsuzluğa mahkum ediyor Şener…
Elbette saygı duyuyoruz kendisine ve tercihlerine, bu elbette kendisinin bileceği bir şeydir. Fakat umalım bu yazıyı okusun ve bu bilgiler ışığında kalbini, eğer yapabilirse ve isterse Akalın’a da her şeye rağmen eski eşine de açık tutsun. Eski ilişkisini ve çocuklarının babasını onurlandırabilecek halde ayrılsın İbrahim Kutluay’dan.
Zira kendi ilişkileri için de çocuklarının psikolojisi için de en iyi seçenek budur. Eski ilişkilerini insan onurlandırmadığı sürece, bunu yapamadığı müddetçe ilişki bitmemiş demektir zira. Yasal olarak, cinsel olarak, fiziksel düzlemde bitmiş olabilir ama psikolojik olarak ilişki sürüyor demektir.
Akalın’ın psikolojik olarak ilişkiyi bitirmemesi gibi Şener de bu ilişkiyi bitirmemiş olacak. Ve bu olaylar onun kahramanları tarafından bitiremediği sürece çocukların dahi kaderine dönüşecek.
Kalbin, ruhun yasaları zamanı da mekanı da bilmez. Zaman da kişiler de söz konusu değildir. Tamamlanmamış şey tamamlanmak zorundadır. Bilinçli olanlar ve farkındalığı yüksek olanlar yaşadıklarını tamamıyla bitirme cesareti gösterip kendi sorumluluklarını üstelenmiş olanlardır.
Umut ederim herkes tüm ilişkilerini saygı ve sevgi dolu bir biçimde bitirebilecek kadar bilinçli olurlar.