Ölümlerin ve Savaşların Gerçek Çözümü: Nefretinden Vazgeçmek
Bu videodaki kadın, Rukiye oğlunu öldürmüş olan genç çocuğu ve ailesindeki herkesi affediyor. Amacı onların ve diğer kimsenin bir daha böyle bir şey yaşamaması. Videoda çocuğunun katilini görünce ona sarılıyor. Kendi çocuğuna sarılır gibi sarılıyor hatta. Ve ilerleyen kısımlarda bunun kimsenin başına gelememesi gerektiğini söylüyor. Onun aslında oğlu gibi bir çocuk olduğunu ve belki de onun yaşayabilmesi için bunun olması gerektiğini bile söylüyor. Ve hepsinden önemlisi oğlunun ölümünün zaten bu olay olmadan evvel belirlenmiş olduğunu ifade ediyor.
Böyle bir affedebilme ve öfkesini bırakma bilgeliğinin kaynağı her ne ise o doğru şeydir.
Rukiye dini inançları ile kalbinden gelen bu çözüme yönelebiliyor. Ancak bunun şu ya da bu din olmasının aslen hiçbir önemi yok. Dinini doğru anlamış olan bir insan sadece bu noktaya gelebilir. Kısacası bunu öneremeyen bir dinin gerçek olduğu söylenmez…
Ben ise işin dini kısmını bırakmak ve sistemik olarak konuyu değerlendirmek istiyorum. Benim işim de bu! Bildiğim en iyi konu bu olduğundan ben de bu tavrın sistemik olarak devreden olayların daha başlamadan devredilebilmesinin nasıl mümkün olduğunu göstermek istiyorum.
Malum bu yazının yazıldığı günlerde ülkemiz bir savaş ortamına girmiş durumda. Aslen uzun süredir çatışmalar ve düşük yoğunluklu bir savaş yaşanıyor. Ve çoğunlukla gözardı edilen bir durum bu: Sebebi ne olursa olsun insanların öldürülmesi.
ÖLDÜRME EYLEMİNİN SEBEP VE SONUÇLARI
Bir insan neden başka birisini öldürür?
Mesela bu videodaki sebebe odaklanacak olursak cebindeki parayı almak için diyebiliriz. 14 yaşındaki bir çocuk başka genö bir insanı cebindeki birkaç dolar yüzünden öldürüyor! İnsanların ve elbette hukukun baktığı ve odaklandığı kısım doğal olarak bu.
Ancak parasız kalan kaç kişi yoldan geçen birisini birkaç dolar için öldürmeyi seçiyor? Elindeki tek seçenek buymuş gibi yapıyor?
Ya da diğer taraftan bakalım. Yolda yürüyorsunuz ve birileri önünüzü kesiyor ve siz de paranızı veriyorsunuz belki. Ya da belki direniyorsunuz. Bir şekilde yaptığınız ya da yapmadığınız bir şey nedeniyle normal bir günde yürürken cebinizdeki birkaç kuşuş için hayatınıza son veriliyor.
Bu ve benzeri olaylarda şiddete maruz kalmanın yahut şiddet uygulamanın raslantısal olarak göre bileceğimiz bir kısım olmak zorunda. Çünkü hayatın normal akışında bu gibi bir durum gerçekleşmemekte. Bu gibi ender durumlarda açıklamalarımız yetersiz kalıyor. Çünkü ne olursa olsun bir hayata son vermek ya da hayatınızı alacak bir kurşuna hedef olmak başka hiçbir şekilde telafisi olamayacak bir şeydir. Yani ne karşılığında edinilen şey ne de verilen şey bir hayatın sonlanması için yeterli neden değil.
Rastlantı bir olasılık olarak açıklamalar arasında durabilir. Çünkü görebildiğimiz kadarıyla olayları açıklayacak başka bir sebep bulmak gerçekten güç. Felsefi olarak rastlantının hayatın bir gerçeği olduğunu elbette her zaman kabullenmek zorundayız.
Ancak rastlantıların dahi kimin başına geleceğinin önceden belirlenmiş olabilme olasılığı nedir?
Bu soruyu sorduğumuz anda ve eğer cevabın evet olarak kabul edilmesini sağlayacak bir durum söz konusuysa rastlantıların aslında sadece gerçeğin bütününü görememekten kaynaklandığını kabullenmek gerekecektir.
Bu olay bağlamında sınırlı kalacak olursak gerçek nedir? Yani gördüğümüzün ve bildiğimizin gerçeğin tümünü gösterdiğini iddia etmek mümkün müdür?
Sistemik açıdan baktığımızda bunu hayır olarak yanıtlamak zorundayız.
Rastlantı dediğimiz şey sistemik açıdan baktığımızda beklenen şeydir. Şöyle ki sistemik olan konuları devam etmekte olan bir süreç olarak düşünmeliyiz. Sistemik meseleler henüz dengeye erişememiş ve bir insan yaşamının süresini ve sürecini aşan etkilerden oluşur. Bu durumda biz eğer gerçekten olayın hakiki sebeplerini anlamak istersek, bu videodaki gibi bir olaya baktığımızda bakışımızı ve perspektifimizi genişleterek aslında daha önceden başlamış olup bu olayın kahramanları henüz ortada yokken gerçekleşmiş olan olayların etkileri göz önüne almalıyız. O zaman her iki tarafın da örneğin bu olayda aldıkları rollerin önceden belirlenmiş olduğunu fark edeceğiz.
Aile sistemini ona ait olan birden fazla insanın ortak vicdani enerji alanı olarak algılamayı öğrenecek olursak anlamakta güçlük çektiğimiz pek çok olayın aslında tam da olması gereken şeyin hayata geçmesi olarak görebiliriz.
Bu oldukça zordur.
Özellikle aile dizimi çalışmalarına aşina olmayan insanların bunu anlamasını beklemek gereksiz bir beklenti olacaktır. İnsanı bir süreklilik olarak ele almadığımız zaman gerçekten önemli olan herhangi bir olayı anlamamız neredeyse imkansızdır.
Bu durumda özetlemek açısından şöyle bağlamak mümkündür buraya kadar anlattıklarımızı: cinayet gibi kadersel gücü çok kesin ve belirleyici olan olaylarda roller önceden bellidir. Bunun kişinin bireysel olarak yaptığı şeylerden daha fazla sistemde daha önceden yaşanmış olaylar etkilidir. Öldürülen kişi muhtemelen birkaç kuşak önce öldürülmüş bir insana olan bağlılığı ve özdeşleşimi nedeniyle bu kadere kilitlenmiştir. Öldüren kişi de birkaç kuşak önce cinayet işlemiş bir kimsenin öfkesine kilitlenmiş ve onunla özdeşleşmiştir.
Bu durumda o kişinin öldüreceği kişiden alacağı birkaç dolar bunun mazereti olabilir. Hatta görüyoruz bazı durumlarda yanından geçerken birisinin bakışlarını beğenmemesi de yeterli olabilmektedir. Kimi durumlarda sadece serseri bir kurşunun rastlantısal (gibi görünen) yolunun üzerinde bulunmak üzere yoldan geçmek de yeterlidir.
Çocuğunu kaybetmiş olan bu büyük yürekli kadın sanırım bu bilgileri sezgisel düzeyde ve sanırım inancının da yardımıyla derinden biliyor.
O çocuğun kendi çocuğunu öldürmesinin kendi duygularından ve çocuğuna karşı olan kendi sevgisinin kesintiye uğramasının yarattığı dayanılması imkansız gibi görünen öfkesinden daha öte bir şeyin kontrolüyle anlaşılabileceğini biliyor. Ve kendi duygularının ötesine bakarak, bir anne, bir kadın ya da bir ego olarak bunu anlayamayacağını içinde bir şey biliyor.
Ve affediyor. Kendi açısından bu olayı bırakıyor. Ve kendi çocuğuna olan sevgisini onu öldüren çocuğa veriyor. Bunun nasıl büyük bir şey olduğunu videoda konuşulan şeyleri okumasanız da sadece izleseniz de görebilirsiniz.
SAVAŞLARI BİTİREN ŞEY
Savaşları ve öfkeyi, nefreti, şiddeti bitirecek olan şey sadece sevgidir. Annelerin sevgisidir özellikle. Kendi çocuğunu kaybetmenin verdiği acıyı başka bir kadının ve annenin yaşamasını istememektir savaşı bitirecek olan şey.
Tarihin neden tekerrür edip durduğunu anlamak için bu video yeterlidir. Bu videoda Rukiye’nin yaptığını yapamayan insanlar yüzünden sürüyor savaşlar. Cinayetler bu yüzden sürekli işleniyor. Bu yüzden kadınlar onlarca kürtaj yapabiliyor. Bu yüzden düşmanlıklar bir kuşaktan diğerine rolleri değiştirerek devam edip duruyor.
Tarih sadece biz kalbimize dönmemiz gerekirken zihnimizde kaldığımız için tekerrür ediyor. Acılar biz kalbimize teslim olacağımız yerde öfkemize tutunmayı seçtiğimiz için devam ediyor ve bir sonraki kuşağın taşımak zorunda olduğu ve masum insanları mahveden bir kadere dönüşüyor.
Rukiye cenneti bir katilin ayakları altına seriyor.
Onu ve kendinden sonraki sisteminde olan onlarca aile üyesini ve onların sebep olup etkilerini aktaracağı başka onlarca insanı acı çekmekten, cehennem azabı yaşamaktan kurtarıyor.
Elbette kendisini de kurtarıyor. Kendi aile sistemindeki gelecek kuşakları oğlunu öldüren çocuğun yerine geçmekten kurtarıyor. Bunu kendi evlatlarına aktarmamayı seçiyor.
Tek bir kişinin, bir annenin öfkesini bırakmasının kaç kuşaktaki ne kadar çok sayıda insanı kurtardığını bir bilebilseniz dudağınız uçuklardı emin olun.
Tarih ve savaşlar Rukiye’nin yaptığını yapamayan insanlar yüzünden tekerrür ediyor. Kendisini kuşaklar boyunca insanlar aynı döngünün içerisinde buluyor.
Ve şiddet neden bitmiyor diye düşündüğünüz, neden savaşlar bitmiyor diye yakındığınız her durumda lütfen Rukiye Hanım’ı düşünün. Bu yüce ruhu düşünün ve kendiniz ne kadar onun yaptığını yapabilirsiniz bir tartınız. Eğer onun yaptığını yapamayacak durumdaysanız sadece ve sadece susunuz. Çünkü daha azı işe yaramayacaktır. Ondan daha azı sadece enetelektüel bir mastürbasyon kadar anlam içerecektir. kendi kendimizi kandırdığımız bir akıl oyunu sadece.
Rukiye ve kaybettiği oğlunun ruhu huzur içerisinde olsun.
Öldüren de ölen de biziz. Bundan emin olabiliriz.
Seven de sevilen de biziz.
Ve sevgiyi de nefreti de seçen biziz…
Sangeet Erdoğan Şemsiyeci